8 Ocak 2012 Pazar

ELİMDEN ANCAK BU GELİR

Bu aralar okuduğum bir kitap var. Birçok şeyi paylaşmak isterdim ama kitabı sil baştan buraya yazmam gerekirdi . O yüzden düşündüm ve bu aralar benim en çok anlam ifade eden bir kaç paragrafı paylaşmak istedim.
Sevgilerimle...

...Aileniz sizden bir şey olmanızı ve belirli davranışlarda bulunmanızı ister...Bu dengeyi bozmaya başladığınızda, anlam dünyanız birazcık değişmeye başlar.Normal bağlarınızda ve anlamlarınızdan S*tir Et diyerek kendinizi özgür bıraktığınızda, insanlar size kızmaya başlarlar...
...Derinliklerindeki bir şeyler, arzuladıkları özgürlüğü hisseder. Fakat bu aklınızı kibarca onlarla paylaşmak isteseniz bile kapınıza ya da masanıza nazikçe gelip sizinle irtibata geçmeyeceklerdir, sizi geri çevirecek, eleştirecek ve sizin berbat bir halde olduğunuzu düşünecektir (ve bazıları söyleyebilir de)...
...İşte birinin gösterdiği gerçek özgürlük belirtisi herkese içinde yaşadıkları hapishaneyi hatırlatır ve hapishaneler özelliklede son günlerde içinden çıkması zor yerlerdir...(JOAN C.POLİN)

7 Aralık 2011 Çarşamba

BİR ERKEKTEN ALINTILAR

                                                                                                                    


*...Kadın sevmen için vardır; anlaman için değil...
*...Ben kendimi anlamıyorum. Benim için en büyük sır kendimim!..
*...Herşey gizemlidir. En iyisi, anlamaktan ziyade onun keyfini çıkarmaktır...En önemli farkındalık fark etmektir...
*...Erkek kendini iyi hissetiğinde, sevinçli ve neşeliyken yaklaşmalıdır -sevişmelidir kadınla; ancak böylelikle gerçekten paylaşabilir...
*...ERKEK KORKAR, kadın tarafından çevrelenmek istemez. ; kadının huzur veren sıcaklığı yaratmasını istemez. Korkar, çünkü izin verirse, kadına bağımlı hale gelebilir...
*...Kadın hayat verendir, kadın doğurgandır, kadın güzeldir. Ona özgürlük vermenin tehlike yaratacağından korkmuştur...
*...Evlendiğin kadın sana annelik yapmaya gelmedi; o senin  karın, senin sevgilin olmak istiyor...
*...Seni seven bir kadın yaratıcılığını çoğaltabilir, hayal bile etmemiş olduğun zirveler için sana ilham verebilir. Ve bunun için senden birşey istemez. Sırf sevgini ister...
*...Sevgi asla kölelik getirmez; özgürlük verir...
*...Bazen zevk var ve bazen acı var ve bazen de ne acı ne zevk; umursamazlık var...." Ve, tarlaların üstünden mevsimlerin geçmesini kabul ettiğin gibi, kalbinin mevsimlerini de kabul edeceksin..." Herhangi birşeyi kabul etmek huzur, dinginlik verir insana...
*...Kıskançlıkların, kızgınlığın, ihtirasın; hepsi acı getirir. Ve bunlar hepsi kendi seçtiğin acılardır...
*...Eğer birini köleleştirirsen, kendin de nihayetinde, sonunda bir köleye indirgeneceksin, özgür kalamazsın. Özgür kalmak istiyorsan, başkalarına özgürlük ver; özgür olmanın tek yolu budur...

14 Ağustos 2011 Pazar

SADECE MUTLUYUM

Denizi kokluyorum , yıldızları seyrediyorum , güneşi yüreğimde hissederek yoldan geçenleri seyrediyorum.


Senelerdir yapmadığım bir çok şeyi yapma fırsatım oldu bu yaz.
Yalnız değilim ama yalnız yaşamayı keşfettim tekrar.
 Bir yere yetişme telaşı olmadan evden çıkmak
Otobüsü vapuru kaçırma telaşı olmadan kağıt oynamak
Hadi denizden çık artık diye başında biri beklemeden dudaklarım morarına kadar suda kalmak
Yatmak zorunda olduğum için değil uykum geldiği zaman yatmak sabah beş bile olsa
Sahur davulcusuyla eve dönmek

Ufak bir reset attım bünyeye mutluydum ama şimdi daha mutluyum. Herkesi sevgiyle öpüyorum.

18 Nisan 2011 Pazartesi

Ö-Z-L-E-M

Neler oluyor hayata
Neler oluyor yağmura
Neler oluyor insanlara
Neler

Hoşçakal demek isterdim. Ben bir süreliğine gidiyorum arkadaş, kapsama alanının dışında olmayacağım ama ulaşılmak değil ulaşmak istediklerim olsun bir süre ben de...En azından bir mola vermeli insan . Aynı maçlarda alınan kısa molalar gibi. Neden mi? Açıklamalı mıyım ama açıklamak istemiyorum. Sadece öyle hissediyorum.
Çayır çimenlerde koşup, kendimi yerlere atmak istiyorum. Paçalarımı kıvırıp ayaklarımı suya sokmalıyım, hatta aynı çocukluğumdaki gibi ayağım kaymalı ve oturmalıyım popomun üstüne . Ne güzel olurdu....
Bisikleti kullanmayı bilmemeyi ve üstüne binip duvara toslamayı isterdim.
Arkadaşlarımla iddalaşıp bu acı biberi kim yiyecek diye koca bir ısırık almak isterdim.
Annemin üstümü ıslattım diye terliği ile masanın etrafında beni kovalamasını isterdim.
Yazın zorla öğle uykusuna yatırılıp annnemi uyutup sokağa kaçmak isterdim.
Çok yağmur yağdığında saçak altlarına girip ördek gibi yıkanmak isterdim.
Kuka - ortada sıçan- öğretmencilik vs vs vs oynamak isterdim.

O kadar çok şey isterdim ki. En çok da ne isredim???
Evet biliyorum kısa bir sürede olsa ruhumu özgür bırakıp içimden geldiği gibi yaşamak isterdim...

1 Nisan 2011 Cuma

ACI ÇOK ACI BU HAYAT


                                                                                                                 

Filozof Arthur Schopenhauer ne demiş?
Demiş ki :
"Hayat bir parça nakış işlemesine benzetilebilir. Hayatının ilk yarısındaki herkes işlemenin ön tarafını görür, ikinci yarısında ise tersini. ikincisi o kadar güzel değildir, ama daha öğreticidir, çünkü iplerin birbirine nasıl bağlandığını görmemizi sağlar."
Mutluluk dediğin kalıcı değildir. Acıdan başka gerçek yok mu bu dünyada. Neden acılar daha çok tesir ediyor insana?
Eskiden telefon çaldığında hep yüreğim heyecanla çarpardı .Şimdi ne oluyor? "Allahım kime ne oldu" diye açıyorum.
Yoruldum bu duygudan, yoruldum gerçeklerden, yoruldum, yoruldum, yoruldum...
Sık sık haytımıza giren şu büyük acılar olmasa.
 Ne güzel bir dünyada yaşıyordum son altı aydır. İlla bu kocaman fanusuma girmek isteyen davetsiz misafirler olmak zorunda mı?

"Büyük acılar daha önemsizlerinin hissedilmesini engeller ve tersine, büyük acıların yokluğunda en küçük dertler ve sıkıntılar bile bize büyük acı verir." demiş Schopenhauer.
Eğer tercih hakkım varsa ben çokta olsa küçükleri istiyorum...

7 Mart 2011 Pazartesi

ÇATLAMIŞ NAR GİBİYİM



Bir kez gelip yerleşince içine nasıl atarsın ki? Hiç kuşkum yok bana birşeyler oluyor...
Depresif bir günümdeyim, bunaltılarımla yuvarlanıyorum; aynı yokuşun tepesinden elinden  topunu kaçırmış çocuğun kocaman topu gibi.
Aynadaki aksimle beynimdeki ekolar çok farklı şeyler söylüyorlar bu ara.
Yaşlandın betül-hayır yaşlanmadın
Sıkıldın betül-hayır hayatından çok mutlusun
Bu ne ya açılın nefes almam lazım.Ben burdayım. İsteyen benimle kalsın istemeyen istediği yere gidebilir. Ezilmek istemiyorum.
Yüreğimi ezen kamyonlar çekilin üstümden. Ben istediğim zaman istediğim yerde yola çıkarım.
Ancak şimdi değil, değil....


..............................................................................................................................................................

(( Kaan bir türlü bloguna girip yorumumu yazamadım. Blogtaki problem beni öldürecek. En sonunda affına sığınarak SU PERİSİ yazına küçük yorumumu buraya yazmak istedim:) Su perisi dilekleri gerçekleştirirmiş doğru mu? Umarım senin dileğin gerçekleşmiştir. Çok tatlı bir yazı olmuş. ))


2 Mart 2011 Çarşamba

GEÇMİŞTEN ESİNTİ

                                                                                                                       

Bir karar versen diyorum. Ne istiyorsun? Benden, kendinden ne bekliyorsun? Adın ne senin? Sevgili misin? Sevilebilir misin?
Hem bu kadar çok sevmek isteyip, hem benden bu kadar nefret etmeyi nasıl becerirsin?
Egonu mu yaralıyorum? Ne zaman karşına geçsem, tırnaklarını çıkarman bu yüzden olmalı!
Hayalindeki kadın ben değilim, olamam da! Sen bir çamura şekil verir gibi şekil vermek istiyorsun, ama ben  çamur değilim ki.
Senden önce kesildim, biçildim,  fırına bile verildim.
Yanarak, kavrularak buldum şu halimi. Gözümün kenarına senden önce gelip oturdu çizgiler.
Bütün biriktirdiklerimle ezdim kalbimi.
Seçtiklerim ve yaşadıklarım kadarım, aslına bakarsan onlarsız bile çok fazlayım.
Bu dünyaya bile alışamamışken ruhum, seninle anlaşamamışız; çok mu?
Kendimi acıtarak öğreniyorum kimi zaman hayatı. Rendeleniyor elim, kolum, bacağım. Sınandıkça bileniyorum.
Sen biraz vazgeçsen egonun büyüklüğünden, bu kadar kendini ispat etmek derdin olmasa mesela, kabullenebilsen; güzel olurduk belki yan yana!
Her ne kadar şeklimi almış olsam da, belki bir çiçek deseni eklerdin üstüme. Biraz renklenirdim. Öğreneceklerimiz vardır mutlaka birbirimizden.
Bir adım sen gelsen, iki adım ben, buluşsak sana yakın bir yerde. 
Madem bu kadar kuvvetli kimliklerimiz, sınırlarımızı aşmadan sevsek kalplerimizi, olmaz mı? İktidarı, güç savaşını bir kenara koyup, birlikte çoğalsak, olmaz mı?
Bu söylediğim diğerinden daha zor, değil mi? Kaptırıp gitmek varken alışılmışa, bunca uğraşa kimin hali var?
Boş ver hepsini! Sen, içindeki o korkmuş çocuğu saklayan kocaman adam, ben yalnızlığını gizleyen güçlü kadın; yaşar gideriz kendi yollarımızda. Zordur beraber aynı yolda yürürken  yaşamak; çünkü göz göze gelince ayna oluyoruz birbirimize...