28 Ocak 2011 Cuma

HAYAT AKIP GİDİYOR

                                                                                                                 
Ben kötü bir anneyim.


Daha bu dakikalardan 15 günün nasıl geçeceğini düşünmeye başladım. Sebep şu aptal çizgi filmler, içim daraldı. Ya PSP ya bilgisayar ya tv ya da ...
Başka bişey yok vakit geçirmek için en azından kendi oğlumda.
O kadar hazıra alışmış ki adam oyun üretemiyor, kendini oyalayamıyor. Hatanın bir parçası da bizde galiba. Aman oğlum yorulmasın, aman mutlu olsun derken çok ama çok armut piş ağzıma düş yaşam tarzını öğrettik.
Ne değişti?
Ne değişti 40 yılda?
Kar bile yağsa sokakta oyun oynardık.
Yağmur yağsa saçak altlarında yağmur suyuyla çocukça duşumu da almışımdır:)
Sel basmıştır dedemin bodrumunu. Ayaklarımı sokmuşumdur o suya.
Koca koca çiviler bulup toprağa saplama oyunu az oynamadık.
Kuka, ortada sıçan, sek sek, öğretmencilik, evcilik vs vs vs...
Çıkamadığım zamanda evde karıştırmadığım h.lt kalmazdı:) Resim yapardım, keserdim biçerdim yeni şeyler oluştururdum.
Bugün düşünüyorum da ailem beni bunlar için hiç yönlendirmedi beni. O dönemlerde hafta sonu gece gezmeleri vardı. İki üç arkadaş başka bir odada hiç annelerimize bulaşmadan gece yarılarına kadar uyumadan oynardık. 3-5-8 i , erkek tavlasını, okeyi daha birçok şeyi o dönemde öğrenmiştim.
Tv bir kanaldı.
Bilgisayar yoktu.
Psp hiç yoktu.
Ancak daha mutluyduk.

8 yorum:

  1. Al onu çıkın sokaklarda gezin bütün gün, bir cafede oturun, kitap okuyun, bak sonra onun da çok hoşuna gidecek:)

    YanıtlaSil
  2. Aslıcım sanırım çocuğundan çok annesi gezmek istiyor:))
    Planlar var ama benim yüreğim yok...

    YanıtlaSil
  3. Küçükken hep bir bisikletim olsun isterdim, ama babam nedense almazdı. Ben de bizim mahallenin yokuşuna gider orada bisikletleriyle kendilerini yokuş aşağı bırakan çocukları izlerdim. Hiçbiri de vermezdi bir turluğuna bisikletini, bir inişe yokuştan. Onları izlerken bir şeyi gözlemlemiştim; iniş ne denli zevkli ise bisikleti tekrar yokuşun başına çıkarması o denli zahmetli ve yorucuydu. Ben onların bisikletlerini yukarı taşırsam, "bir iniş" için verebilirlerdi bana bisikletlerini! Aklıma gelen fikirle yerimden fırlayışımı hatırlıyorum ve bana en yakın olan çocuğa heyecanla bunu soruşumu. Çocuk bir an düşünmüş "tamam ama çıkarken ben bisiklete otururum, o zaman olur" demişti. Yaklaşık 100 metrelik yokuşu o bisikletin üstündeyken arkasından ite ite çıkarmıştım. O kadar yorulmuştum ki. Ama sonra... Bisikletle rüzgar gibi, uçarcasına yokuştan inişim, il kez özgürlüğü tadışım, tüm yorgunluğumu almıştı.
    O gün özgürlüğün bile hak edilerek, çalışarak alınabileceğini öğrenmiştim, bir de özgürlüğün 100 metre sonra biteceğini...

    70'li yılların sonlarına doğru çocuk, 80'lerde ergenliğini yaşayan bizler geçiş dönemi çocuklarıyız aslında. Belki de bundandır içimizde bu denli çok geçişli yolların olması, kimbilir...

    O gün defalarca taşıdım çocukları yokuşun başına, ve defalarca aldım özgürlüğümü yokuşun sonuna dek....

    YanıtlaSil
  4. Keşke çocuk olsam, keşke bisikletim olmasa, keşke acılar ve mutluluklar hayatımızda bunun gibi yaşantılar yüzünden olsa...
    Büyümek çok zor:(

    YanıtlaSil
  5. Kaan bu arada kimi cezalandıyorsun???

    YanıtlaSil
  6. Evet, büyümek çok zor Betül...

    Aslında kendimi cezalandırıyorum. Istanbul'da tanıştığım biri vardı bir kaç kez görüştüğüm ve hayatıma dahil ettiğim. Hatta Salacak'ta, çocukluğumun geçtiği yerde çay içtiğim, ki bu benim için çok anlamlıdır. Hayatıma dahil ettiğim birisi. Ve buradayken Libyada, hayatımdan aniden çıkan birisi. Bu bir hafta sallantı ve sarsıntılardaydım Betül. Ama gene çok sevdiğim ve yıllardır tanıdığım ve benim için çok özel olan birisinin de büyük destekleriyle yeniden nefes almaya başladım.
    Bu arada sizin de (senin, Pınarın ve Aslının) hayatımda çok hoş bir yeriniz olduğunu, sadece buradan yazışsak da bana çok olumlu etkileriniz olduğunuzu fark ettim. iyi ki varsınız.

    YanıtlaSil
  7. Bir sarsıntı olduğu hissediliyor.
    Keşke bir ilacı olsa baş ağrısındaki ağrı kesiciyi aldığımız gibi acı geçse. Ama gerçekte bastırmış oluyoruz acıyı. Yaşayınca insan daha dirayetli hale geliyor.
    Çabuk geçmesi dileği ile:))

    YanıtlaSil
  8. Evet Betül keşke ilaçları olsa, alsak ve her şey hallolsa. Dediğin o kadar doğru ki, çoklukla acıyı yok ettiğimizi sanıp, aslında bastırıyoruz, yok edemiyoruz. Ve o zalim bir gün bir yerde, en zayıf anımızda yakalıyor bizi tekrar.

    Ama ben şanslıyım ki gerçek bir ilaç alıp yok ettim onu :)

    Senin de olmuştu geçenlerde, geçmişti değil mi tamamen? Hani bastırmadan, yok ederek :)

    YanıtlaSil